Burcu ÖZBEK | Uzman Sosyolog | The Platform [El Hoyo] - Film İncelemesi•2019 Yapım                •İspanya

!!! (+18) Şiddet / Korku
Birkaç gün önce izlediğim ve metaforlarla donatılmış harika bir yapımdan söz edeceğim. Aslında daha çok, sosyolojik altyapısı olan bu filmi izleyip anlayamayanlar için yorumlayarak, kılavuz niteliğinde bir yazı yazacağım. Ancak, öncelikle şunu belirtmeliyim ki film kesinlikle çocuklar için uygun değildir! Bir korku alt türü olan Slasher türündeki film kan, şiddet ve cinsellik içermektedir.
Ayrıca, yazacaklarım filmi izlemeyenler için Spoiler (film içerik bilgisi) içermektedir. Bu nedenle, henüz izlememiş olanlara yazıyı okumalarını önermiyorum.

Film nasıl bir ortamda geçiyor?

Filmde ele alınan ve “çukur” adı verilen yer, distopik bir dünyayı izleyiciye sunmaktadır. 300’den fazla kat, her katta yanlarına aldıkları tek kişisel eşyalarıyla 2 kişi ve tam anlamıyla bir açlık mücadelesi… Her gün, günde 1 kez, 0 seviyesinden başlayarak yiyeceklerle donatılmış bir platform, en alta kadar, her katta durarak, iniyor. Katlarda durduğunda herkes o günkü yemeğini istediği kadar ve istediği özgürlükte yiyor. Yanlarına fazladan yiyecek almaya kalkarlarsa cezalandırılıyorlar. Bu yerin amacı, insanları bir toplum olarak  dayanışma içerisinde yaşamaya mecbur kılmak. Yani, bir devleti simgeliyor.

Peki filmde ne oluyor?

Üsttekiler yiyecekleri ihtiyaçlarından fazla tükettikleri için alt katlara yiyecek ulaşmıyor. Yani platform o katlara boş gidiyor. Üst kattakiler refah içerisinde yaşarken, onların açgözlülüğü ve yemeğin alttakilerle paylaşılmasına müsaade etmemeleri nedeniyle, alt kattakiler açlık ile sınanıyor ve şiddete meyilli hale geliyor; hatta güçlerinin yettikleri insanları öldürüp onlarla (insan etiyle) besleniyorlar. Hatta herkesin kat seviyesi her ay değişmesine rağmen, bu düzen hep aynı şekilde işliyor. Üstelik, alttakilerle konuşmanız hor görülürken, üsttekilerle konuşmaya çalıştığınızda onlar tarafından dikkate bile alınmıyorsunuz. Tanıdık geldi mi? Evet, Kapitalizm!

Filmin içerisinde birkaç imge göze çarpıyor. Mesela, çukurun kaç katlı olduğunu, yönetimde (burada devletin temsilcisi oluyor) olan biri de dahil hiç kimse gerçekten bilmiyor. Yani, insanlar kaçıncı kata kadar düşeceklerini ya da yemeğin ne kadar aşağı ulaşması gerektiğini bilmiyorlar. Burada iki şeyden söz edebiliriz: Birincisi, hayatta insanın başına gelebilecek şeylerin sınırsızlığı ve tahmin edilemezliği; ikinci ise, ömür, yani hayatın süresinin bilinmezliği. Yani çukur, hayatı temsil ediyor.

Bir diğer imge, katlar arasında yemek platformuyla birlikte sürekli gezen ve katlarda çocuğunu arayan uzak doğulu bir kadın. Bu kadın katlardan kimi zaman sessizce geçip giderken, kimi zaman birilerini öldürüyor. Genelde ona dokunmayanlara karşı bir şey yapmazken, ona saldıran, tecavüz etmek isteyen insanları öldürüyor. Çukuru “hayat” olarak ele alırsak, bu kadın hastalıkları temsil ediyor diyebiliriz. Bir başka açıdan da bu kadın farklı ekonomik seviyeler arasında gezen, yardıma ihtiyacı olduğunu söyleyen ama kimi zaman şiddet gören ya da katil olduğu düşünülen bir mülteci olabilir. Ayrıca kadın ve başrol oyuncumuzun platformu kullanarak aşağı inebildiği halde kimsenin yukarı çıkamamasını, platformun aşağı inerken yavaş inerek buna müsaade etmesine rağmen yukarı ışık hızında çıkmasını da isteyen herkesin -eğer göze alıyorsa- aşağı inebileceği ama kimsenin kendi isteğiyle yukarı çıkmasına izin verilmeyeceği olarak yorumlayabiliriz. Bu da kapitalist sistemin bir göstergesidir.

Yönetimdeki kişiyle, çukurdaki adam arasında geçen bir konuşmada, yönetimde bulunmuş kişi adama, aslında burada kadının bir çocuğu olmadığını, çünkü çukura 16 yaşından küçüklerin alınmadığını söylüyor. Bu yaş sınırını da iki şekilde yorumlayabiliriz: Birincisi, ergenlik olarak ele alırsak, masum çocukların bu kirli dünyadan henüz haberleri olmadığını çıkartabiliriz. İkincisi ise, hayat mücadelesinin genel olarak yetişkinler arasında yaşandığı vurgulanmak istenmiş olabilir.

Filmin sonunda başrol oyuncumuz, var olmadığına inanılan çocuğu en alt katta, aylardır yemek yememiş olmasına rağmen sağlıklı bir halde buluyor. Çocuk hiç konuşmuyor ve yalnız yaşıyor. Üstelik ondan önceki en az 20 katta bulunan herkes ölü. Adam bu çocukla birlikte artık kat sayısı olmayan karanlık ve hiçliğin ortasındaki dibe iniyor. Burada, daha önce öldürdüğü kat arkadaşı onu karşılıyor. Çocuk ise, geldikleri platformla ışıklar içerisinde yukarı geri gidiyor. Çocuğun annesinin hastalık olduğunu da göze alacak olursak, çocuğun Azrail (ölüm meleği) olduğunu düşünmemiz kaçınılmaz oluyor. Hiçliğin ortasındaki karanlık ise, öteki dünya. Mesaj ise, çocuk; yani ölüm. Ölüm, zenginlere ve devlete, kapitalist düzenin koruyucularına mesaj.

Peki Azrail’in olduğu yerde, Tanrı ve Şeytan da yok mu?

Bu açıdan bakıldığında talan edileceğini bildiği halde en ufak bir saç kılına dahi müsaade etmeyen, her gün özenle yemekleri ve sofrayı en lüks en şık haliyle kurdurtarak aşağı gönderen beyaz takım elbiseli yönetici Tanrı’yı temsil ediyor diyebiliriz. Burada “Tanrı her şeyi kusursuz olarak yapıyor, size ihtiyacınız olan her şeyi tam olarak sunuyor ama siz hırslarınız ve vurdumduymazlığınız ile her şeyi mahvediyorsunuz” mesajı verilmek isteniyor olabilir. Bununla birlikte, çukurda tam 333 kat var. Neden 300 ya da 350 değil de 333? Her katta 2 kişiden, kapasitenin 666 kişi olduğunu düşünecek olursak da Şeytan burada devreye giriyor. Birçoğunuz biliyorsunuz ki 666 sayısı dini kaynaklarda şeytanı temsil ediyor. Yani filme göre, kapitalist dünyada biz, Tanrı’nın sunduklarıyla, Şeytan’ın kucağına düşmüş ve hayat mücadelesi vermeye çalışan ama hırslarımıza ve korkularımıza yenik düşen insanoğluyuz.

Umarım artık izleyenlere film daha anlamlı geliyordur 🙂 Sosyoloji ve sanatla kalın…

Burcu ÖZBEK

Bu metinden alıntı yapmak için alıntı yapılan metne aşağıdaki ibare eklenmelidir: "The Platform [El Hoyo] – Film İncelemesi" başlıklı metnin tüm hakları yazarı Uzm. Sosyolog Burcu ÖZBEK e aittir ve metin, yazarı tarafından https://burcuozbek.com adresinde yayınlanmıştır.Bu ibare eklenmek şartıyla, metinden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir. Ancak Uzm. Sosyolog Burcu ÖZBEK in izni olmaksızın metnin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.