“Nazik olun. Karşılaştığınız herkes, farkında olmadığınız zorluklarla boğuşuyor.” Platon
İnsanlar, çoğunlukla başkalarının yaşam deneyimlerine dair yalnızca yüzeyde kalan ipuçlarını görürler; fakat her bireyin iç dünyasında taşıdığı yük, dışarıdan görülenden çok daha ağır olabilir. Psikolojide bu duruma görünmeyen travmalar veya duygusal buzdağı benzetmesi yapılır. Kişinin dışavurduğu davranışların altında, çoğu zaman bastırılmış ya da paylaşılmamış acılar bulunur. Bu yüzden, nazik olmak yalnızca bir erdem değil; aynı zamanda bilinmeyenin karşısında duyulan insani bir saygıdır.
Sosyolojik açıdan ise bu ifade, bireylerin görünmeyen sosyal eşitsizliklerle, toplumsal baskılarla veya mikro ölçekte ailevi, ekonomik sorunlarla başa çıkma biçimlerine işaret eder. Erving Goffman’ın “gündelik yaşamda benliğin sunumu” teorisi burada oldukça anlamlıdır: Goffman, bireylerin toplum içinde birer “rol” oynadığını, ama perde arkasında bambaşka bir gerçeklikle baş başa kaldıklarını söyler. Bu bağlamda, sokakta karşılaştığınız biri size gülümsüyor olabilir, ama belki işini kaybetmiştir, belki bir yas süreci içindedir. O yüzden nazik olmak, karşınızdakini sadece gördüğünüz haliyle değil, göremediğiniz yanlarıyla da kabul etmektir.
Bu cümle, aynı zamanda modern dünyanın hızla geçen, bireyselliği yücelten ve empatiyi geri plana atan doğasına karşı bir direniş gibi okunabilir. İnsanları yalnızca fonksiyonlarıyla değil, varoluşsal yükleriyle birlikte anlamak; nezaketi pasif bir davranış değil, aktif bir toplumsal sorumluluk olarak görmek, bugünün toplumları için belki de en büyük iyileşme anahtarıdır.