Bugün bir öğrencim, iki gözü iki çeşme geldi. “Hocam, benimle aynı yaşta bir kuzenim var ve üniversitede okuyor; şu an üçüncü sınıfta. Ben hala kendimden küçüklerle dershaneye gidiyorum, sınava hazırlanıyorum diye benimle dalga geçiyor.” diyerek canını neyin acıttığını anlattı. Ona şunu sordum: “Neden üçüncü kez sınava hazırlanıyorsun?” Ben bu sorunun cevabını biliyordum. Aslında o da biliyordu ama yüksek sesle bir kez de kendisine söylemesini istedim. “Çünkü, Tıp okumak istiyorum.” dedi. “Peki kuzenin ne okuyor?” diye sordum. “XYZ1” dedi. 2 O anda gözlerimizle anlaştık. Gülümsedi ve “Anladım hocam” dedi. İki bölüm arasında yüksek puan farkı var, neredeyse iki katı kadar.
Söz konusu kuzen için o puan yeterliymiş. O bölüm tercih edilebilirmiş. Belki de üniversiteli olmak, geleceğe yatırım yapmaktan daha önemliymiş. Belki amaç sadece bir diplomaya sahip olmakmış. Belki ilgi alanı buymuş ve daha kolay ulaşılabilinir bir durumdaymış. Belki o da Tıp istiyordu ve kazanamadı; kazanamayacağını da kabullendi. Belki ders çalışmayı sevmiyor. Sebepler çoğaltılabilir. Burada bölüm sadece bir örnek. Ama sen ideallerin uğruna tırmalayan, üç sene olmamış olmasına rağmen tırmalamaya devam eden birisin. Onun için başarı bu ama senin için başarı Tıp okuyabilmek. Nasıl ki bir başkasının ayakkabısı içerisinde ayakların, numarası tutsa bile sana ait olmadığı için rahat etmezse, sınırlarımız da sadece bize aittir ve ancak onun içerisinde mutlu oluruz. En iyi yatırım, kendimize yaptığımız yatırımdır. Başkalarının başarı kalıpları, başkalarının hayatları, başkalarının mutluluklarıdır. Seni mutlu etmez, tatmin etmez; sana “başardım” hissini yaşatmaz. Başardığında, kendinle gurur duyacaksın ki ben azminden dolayı şu an bile seninle gurur duyuyorum. Doğru yoldasın, devam!