Bir şeylere kızdığında, kırıldığında ya da sıkıldığında… Belki de farklı heyecanlar aradığında… Çeşitli bahanelerle eşiniz ya da sevgiliniz tarafından sürekli terk ediliyorsunuz. Her dönmek istediğinde ise, affediyorsunuz. Çünkü geri dönmek istemesini, onun sizden vazgeçememesi olarak yorumluyorsunuz. Kendi içinizde bu düşüncenin haklı gururu içindesiniz. Peki her seferinde affettiğiniz için onun da
90’ların sevilen dizisinde, hayatını ve mevcut toplumsal olayları sorgulayan zeki ev kızı Sıdıka‘dan duymuştuk bu repliği. Gündelik hayatının masum istekleri annesi tarafından komşuların ne düşüneceği öne sürülerek sürekli ertelenirken, o “elalem izin verirse hayatıma ben de karışmak istiyorum” diyerek bu duruma isyan ediyordu. İnsan ilişkileri ve yaşam süreci içerisinde her
Eş seçimlerinde, özellikle genç neslin yaptığı en büyük hata mal, mülk, cazibe, kariyer gibi kriterlere önem vermektir. Bunlar elbette önemsiz değil ama asıl önemli olan eş olarak seçmeyi düşündüğünüz kişiyle arkadaş mısınız? Bir insanın eşi, en yakın arkadaşı olmalıdır. Sohbet edebildiği, ortak zevklere sahip olduğu, gülüp eğlenebildiği, fikirleri tartışabildiği, hayata
Hepimizin çevresinde haset dolu, kötülük saçan, negatif enerjiyle beslenen hasta ruhlu insanlar vardır. Bu bir komşunuz, eski bir arkadaşınız, sizinle aynı iş yerinde çalışan biri ya da bir akrabanız olabilir. Var olmalarını seçemediğiniz ya da zamanında tüm içtenliğiniz ve iyi niyetinizle seçtiğiniz ama onları tanıdıkça ve size yaptıklarını fark ettikçe
Eşinizin ya da sevgilinizin zaman geçtikçe değiştiğinden şikayetçisiniz. Artık size eskisi gibi davranmıyor. Sürekli aramıyor, hediyeler almıyor, bakımına eskisi kadar dikkat etmiyor, belki de eskisi gibi çeşit çeşit yemek yapmıyor ya da film izlerken sarılmıyor. Artık sizi eskisi kadar sevmediğini, bir alışkanlığa dönüştüğünü, sizden soğuduğunu düşünüyorsunuz. Peki siz hala eskisi
Bağırmak, tartışma esnasında yapacağınız en büyük hatalardan biridir. Üstelik tüm ikili ilişkilerinizde… Kimi zaman çok öfkelenebilir, gururumuza yediremediğimiz sözler ve davranışlarla karşılaşabilir, artık sabrımız kalmadığı ya da karşı taraf bunu defalarca yaptığı için kendimizi tutamayabilir ve kendimizi ifade ederken bağırmaya başlayabiliriz. Ancak, bilmelisiniz ki bağırarak sadece sesinizi duyurursunuz, söylediklerinizi değil.
Bazen bırakıp gitmek gerekir. Bazı insanların, bazı ilişkilerin tedavisi yoktur. Bunun için çok geç kalınmış olabilir. Bu konu ile ilgili Sunay Akın’a ait sevdiğim bir söz var: “Elinden geleni yaptıktan sonra, sıra ayağından geleni yapmakta.” Akıllı bir insan, nerede gitmesi gerektiğini bilmelidir. İlişkilerde kalmak ve mücadele etmek kadar,
İnsanlar, çoğu zaman problemleri karşı tarafa atfetmeye meyillidir. Örneğin, sınavdan 50 alan bir öğrenci bunu “hoca bana 50 vermiş” diyerek dile getirirken, 100 alan bir öğrenci “sınavdan 100 almışım” demeyi tercih eder. İnsanlar, özellikle stres altında ya da duygusal olarak zorlandıklarında, problemlerinin nedenini dış faktörlere veya başkalarına yükleme eğilimi gösterirler.