“Sonsuza kadar konuşabileceğimizi hissettiğimiz insanlar en güzelleri.” diyor Cemal Süreya ve ekliyor; “Güzel hayat isteyen, güzel insan biriktirsin.” Cemal Süreya’nın bu sözünde, hayatın niteliğinin yalnızca bireysel başarılarla ya da maddi zenginliklerle değil, kurulan ilişkilerle şekillendiğine dair güçlü bir mesaj vardır. Sosyal bilimlerde, bireyin psikolojik sağlamlığı ve yaşam doyumu büyük ölçüde
“Bazen bir problemi çözmenin en iyi yolu, onu önemsemeyi bırakmaktır.” Ts Eliot Bu yaklaşım, klasik rasyonel çözümleme modellerinden saparak bireyin bilinçli ilgisizliğini stratejik bir tutum olarak sunar. Özellikle bilişsel psikolojide “bilişsel çarpıtmalar” kavramı, kişinin sorunlara gerektiğinden fazla anlam yüklemesiyle stres düzeyinin arttığını gösterir. Sorunu sürekli düşünmek, onu çözmek yerine büyütür;
“İnsanlar bilmiyorlar. Daha da üzücü olan, bilmediklerini de bilmiyorlar.” Bu cümle, cehaletin iki katmanlı doğasına işaret eder: bilmemek ve bilmediğinin farkında olmamak. Sosyal bilimler bağlamında bu durum sıklıkla “Dunning-Kruger etkisi” ile açıklanır. Birey, belirli bir konuda ne kadar yetersizse, o konudaki cehaletinin farkına varmakta da o kadar zorlanır. Kendi eksikliğini
“Optimist insan, ileri bir adım attıktan sonra geri adım atıp, daha sonra tekrar aynı adımı atmanın felaket değil, SALSA olduğunu düşünen insandır.” Bu cümle, ilerlemenin doğrusal olmadığını ve bazen geri çekilmenin de gelişimin bir parçası olduğunu espirili ve umut dolu bir biçimde dile getiriyor. Sosyal bilimler açısından değerlendirildiğinde, özellikle psikoloji
“Bir şeyi 6 yaşında bir çocuğa anlatamıyorsanız, siz de anlamamışsınız demektir.” Einstein Bu ifade pedagojinin temel bir ilkesine işaret eder: Anlatılan bilgi, alıcının bilişsel seviyesine göre şekillenmelidir. Eğer bir kavramı en basit haliyle aktarabiliyorsanız, bu onun yapısını, özünü ve neden-sonuç ilişkilerini özümsediğiniz anlamına gelir. Anlaşılmayan bilgi karmaşıklaştırılır; özü kavranan bilgi
“Ruhunuzu iyileştirmek için çocuklarla vakit geçirin.” Dostoyevski Gelişim psikolojisi ve sosyoloji açısından bakıldığında, çocukların dünyayı algılayış biçimleri yetişkinlerinkinden farklıdır: anın içindedirler, koşulsuz merak ederler ve duygularını bastırmadan yaşarlar. Yetişkinler, onlarla temas ettikçe bu saf varoluş biçimini hatırlar; otomatikleşmiş tepkiler yerine farkındalıklı bir hale geçerler. Bu da stres seviyesini düşürür, empatiyi