Çocuklar çoğu zaman gördüğü ve ilgisini çeken her şeyi ister. Bu markette gördüğü bir dondurma, komşuda gördüğü bir oyuncak, televizyonda gördüğü bir bisiklet olabilir. Elbette, her zaman her istediğini almak mümkün değildir ve zaten hepsi alınmamalıdır. Ancak, çocuğu çekiştirmek, azarlamak, susturmaya çalışmak yerine ona sebebi anlatılmalıdır. Hatta sebep yoksa bile,
“Bu etekle dışarı çıkma, bu pantolonu giyme, bu insanla görüşme, yine telefonda kiminle konuşuyorsun, perdeyi kapat, pencereden çekil, sokakta sakız çiğneme, insanların yanında gülme, erkeklerle/kadınlarla muhatap olma…” Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bu insanların arkasına sığındıkları şey daima sevgidir. “Ben karımı çok seviyorum, çok kıskanıyorum. Bu nedenle bensiz sokağa çıkamaz.” Bu sevgi
Bu yazımda güncel bir konuya değinmek istedim. Son günlerin “indigo/kristal çocuk” olarak nitelendirilen çocuğu Atakan. Bir anda yaşına göre olgun tavırları, fikirleri ve felsefe kitapları okumasıyla gündeme gelen Atakan’ın aile ve sosyal çevre ile iletişimi bu konuda ne söylüyor peki? Öncelikle psikolojinin, ardından çocuklara yönelen tüm sosyal bilimlerin kabul ettiği
“Benim çocuğum yalan söylemez.” Yıllar önce bir öğrencimin velisinden duymuştum bu sözü. Hararetli bir şekilde çocuğunu savunurken, söylediği bu cümleyle aslında çocuğunun öğretmenleri olan bizlerin yalan söylediğini ima ettiğinin farkında bile değildi. Oysa kendine yediremediği, “benim çocuğum” diyerek vurguladığı bu konunun temelindeki gerçek, bütün çocukların “çocukluk” döneminde birtakım ortak özelliklere