Gece bastığında, şehir susmaz aslında; sadece sesi değişir. Kalabalığın çığlığı fısıltıya döner, adımlar yavaşlar, yüzler silikleşir. Ama tam da o anda, bir şey belirginleşir: koku. Ağaçların, toprağın, eski taşların… Gündüz fark etmediğimiz, belki yüz kez yanından geçip koklamadığımız şeyler, gece birdenbire soluduğumuz havanın merkezine yerleşir. Bunun fiziksel bir açıklaması vardır
“Bir gün insanlarla yollarınızın sonsuza dek ayrılmasının ne kadar kolay olduğunu fark edeceksiniz. Bu yüzden, yanınızda olmasını istediğiniz birini bulduğunuzda, bunun için bir şey yapmalısınız. “ Psikolojide, bu durum “geçici bağlar” ya da “bireysel izolasyon” gibi kavramlarla ilişkilendirilebilir. İnsanlar arasındaki etkileşimler, bazen dışsal faktörler nedeniyle hızla sona erer — bir
“Hiçkimse, görmek istemeyen biri kadar kör değildir.” İbn-i Sina Bu güçlü cümle, yalnızca fiziksel bir körlükten değil; zihinsel, duygusal ve ruhsal bir inatçılıktan, seçici algıdan ve dirençten bahseder. Sosyal bilimler açısından bakıldığında bu duruma “bilişsel çarpıtmalar”, “onaylama yanlılığı” (confirmation bias) ya da “algı filtresi” gibi kavramlarla açıklama getirilir. İnsanlar,
“Eğer yeni şeyler öğrenmiyor, gelişme göstermiyor ve fikirlerimizi değiştirmek için çaba sarf etmiyorsak ya inanılmaz derecede kibirliyizdir ya da homojen ve dar bir sosyal grubun üyesiyizdir.” Daryl R. Van Tongeren Öncelikle, bireyin yeni şeyler öğrenme ve fikir değiştirme isteği, hem psikolojik esnekliğin hem de eleştirel düşünme kapasitesinin bir göstergesidir. Bunu